20 Ocak 2012 Cuma

Sihirli süpürge... beyin...

İnsanın adil ve vicdanlı olması, "öteki"ne saygı göstermesi gibi olgulardan gün geçtikçe ne kadar da uzaklaşıyoruz. Teknolojinin artması ile beraber birbirinden iyice uzaklaşan, sanallaşan, güvensizleşen ve de tatmin olmayan; son kullanma tarihlerinden önce tüketilmeyi bekleyen ilişkilerde bile bu uzaklaşma kendini o kadar çok hissettiriyor ki... Kendi yörüngemizde dönüp dururken bile farkında olmadan başkalarını ufak dokunuşlarla rahatsız edebiliyoruz.

Kendimi ve etrafımdakileri anlamaya başladığım yaşlarda, babamla konuşmalarımızın birinde kendi anlayışını net bir şekilde "yastığa kafamı koyduğumda o gün vicdanım rahatsa gerisi benim umrumda değil" diyerek özetlemiş idi... Biz de hep böyle büyüdük diyebilirim. Herşeyden önce vicdanlı olmaya ve herkese özenli davranmaya çalışarak büyütüldük...

Diğer yandan, babam çok da rahat ve sakin bir adam gibi görünürdü. İçinde neler yaşadı/yaşıyordu bilinmez ama hep keşke onun gibi olabilsem derdim. Hatta gamsız gibi gelirdi bana... Zaten şu gamsızlık ilacını neden yapmıyor, en abuk şeyleri bile araştıran gözünü sevdiğim bilim insanları, diye de hep düşünmüşümdür:)

Neyse efendim.. işte babamın soğukkanlılığına hep gıpta ettim. Çünkü ben tam tersine hep takıntılı, detaycı ve tezcanlı oldum..."Tez" yapmak istedim herşeyi.. Sabırsız ve aceleci... hayata karşı da.. Aklıma koyduysam bir an önce olmalı dedim... hakettiysem beklemeyi sevmedim...  Gel(e)meyeceğini bildiğim "Godot" lar bile bir an önce gelsinler istedim ve gelmemelerini kabul edemedim:) Çocukça... ve de mantıksızca...

Konudan konuya sekerek atladım yine... konu için çizdiğim sek sek çizgisinin sonuna gelmişim farketmeden... geri döneyim zıplayıp, taşımı da alıp konunun başına doğru ilerleyeyim:)


İnsanın karşısındakine vicdanlı, adaletli ve saygılı olması; herşeyden önce "öteki"ni anlamaktan, anlamaya çalışmaktan, empati kurmaktan geçiyor... bence yani... Bunu yaparken de önyargılarımızdan (ve de belki egolarımızdan) sıyrılmamız lazım tabii... Ben "öteki"ni anlamaya çalışırken, neyi niçin yaptıkları ile ilgili sebep sonuç ilişkisi kurmakla uğraşırken, haliyle karşı taraftan beklentimi de yükseltiyorum. Hatta karşımdakinin gözünden "öteki ben"i nasıl gördüğünü anlamaya ve ikinci derece türevi gibi, ondaki kendi yansımamı görmeye çalışıyorum... Ee bu durumda, o da anlamalı beni malum ben bir çaba sarfediyorsam diyorum... 

Ama bazen öyle insanlarla karşılaşıyorum ki... egosu yüksek... önyargılı...empatiden uzak... ve o insanları anlamaya çalışmakla o kadar çok yoruluyorum ki .. boşa kürek çekmek gibi... O da öyleymiş diye kabul edip yoluma devam etmeye çalışsam da  nedense olmuyor... her durumda yoruluyorum...

Beklentimi yüksek tutunca da, hep sonunda hayal kırıklıklarını topluyor buluyorum kendimi... yerden... teker teker... aman daha sonra ayağıma batmasın diye.. ama malum tuz buz olup etrafa, göremediğimiz köşelere kadar dağılıyorlar bazen...

Süpürgenin bazen gözden kaçırdığı ve köşelere ulaşamadığı (bilinçaltına atılan), halının altına isteyerek süpürülen (acısı ertelenen) kırıklıklar... Bazen biri geliyor ve hepsini temizliyor ya da muş gibi yapıyor... senin göremediklerini, hasıraltı ettiklerini... bir sonraki kırılmalara kadar...

Tabii ki ben de sebep oldum/olmuşumdur bu tip kırıklıklara... olmadım desem yalan olur... ama bendeki bitmeyen ve daimi bir kırgınlık yaratıyor nedense... her bir insanda (sevgili, aile ya da arkadaş), kırıkları halının altına biraz daha süpürüyorum ve evin köşelerinde görmediğim/görmeyi ertelediğim kırıklıklar biriktiriyorum... Bir türlü  atamıyorum hiçbirini... ve hiçkimse de temizleyemiyor gibi hissediyorum artık... "Geçmiş"te çok yaşayan bir insan olmanın da bir sonucu ya da sebebi olarak...

Ama dün bir karar verdim... (neden ve nasıl olduğu konusunda hiç bir fikrim yok!)

Bugün artık evimdeki tüm bu kırıklıkları, bedenime (beynime ve yüreğime) her an batma ihtimali olan parçaları, hasır altı ettiklerimi vesaire vesaire (aklınıza ne gelirse) temizlemeye karar verdim ve süpürdüm hepsini... 

Gözden birşey kaçırmadan... Sonra da geçmiş örtüsü ile beraber topladım...

Bağladım ağzını sıkıca... Attım gitti evden çıkarken...

Bu kadar kolay gibi göründü ilk kez gözüme... (büyüyor muyum ne? ya da yaşla beraber kabullenme seviyesine mi yükseldim uçan süpürgemle? :)

Neyse yahu... Önümüzdeki maçlara bakalım mı artık!...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hakkımda

Fotoğrafım
55...Hayalperest...Invisible hand'e inanmayan bir İktisatçı...Pinponcu... Sarı... Kırmızı... Arada da çelişki duvarına işiyor...