Bugün askerdeki bir arkadaşıma mektup yazdım.. O kadar çok hoşuma gitti ki mektup yazmak... 1 sene olmuş yazmayalı.. Hatta geçenlerde annemin ve ağabeyimin ben Fransa'dayken bana yazdıkları mektuplar geçti elime.. Nasıl duygulu.. nasıl içli..
El yazısının gidişatından gözyaşının yönünü anladığın mektuplar...
Bizzat el kokan kağıtlar..
Şimdi nerde günümüzde o mektuplar.. dijital dünyamızda mektup dediğin nedir ki..
Kaç kişi yazar.. üşenmeden.. zaten asıl olay belki de "üşenmek"tir..
Kim yazacak eliyle.. düzeltmesi zor.. sonra zarfı var.. pulu var.. postaneye gitmek lazım.. ne gerek var ki bunca zahmete..
Eeeee-posta denen birşey var.. Teknoloji hayatımızı kolaylaştırmak için ama değil mi zaten..
Değil işte.. değil... o mektupta yaşanan his çok başka..
Ben hala o histeyim...o eski kafada..
Hala Melek bana gittiği farklı ülkelerden kartpostal gönderdiğinde, iki satır yazdığında çok mutlu oluyorum..
İşte hayatımda da aynen bu şekilde çok başka ve basit şeylerden mutlu olabiliyorum.. İnsanlar hemen tüketmeye odaklı olsa da, ilişkiler/arkadaşlıklar elde etme/ego üzerine kurulsa da, ben her seferinde hayal kırıklığına uğrayacağımı bilsem de; hala hayatıma sağından solundan giren insanların dediklerine inanıyorum... hemen güvenip kendimden birşeyler vermeye başlıyorum.. Bir kitapçıya girdiğimde, biri ile bir kitap hakkında konuşmuşsak, içine birşeyler yazıp hediye edesim geliyor ve yapıyorum da.. bir şarkı ise anılan o cd'yi gidip almak geliyor içimden.. ve alıyorum.. değer verdiğim insanlara dair aklımda kalanları süprizlerle birleştirerek hem kendimi hem karşımdakini mutlu ediyorum.. hilesiz... içimden geldiği gibi.. ya da misal "o adam" elimi ilk kez tutunca heyecanlanıyorum.. bana iki satır duygusal cümleler kurduğunda dudağıma ufak bir tebessüm yapışıyor, belli ediyorum içimin kıpırdadığını.. oyunsuz... mutlu olmak için sebepler buluyorum belki de.. pür.. ve hala umut ediyorum.. en başından... ve belki de hala yanılıyorum...
Geçen sene yazmışım "Hayatımda rakı sersemliği yaratan her hayal kırıklığı sonrası cila birası içmem de sorgulanması gereken bir durum...." diye...
E hala değişmedim..
Çünkü bu benim..
Daha doğrusu.. maalesef bu benim :) ufak bir serzeniş var evet ama yine de değişemem ki.. bunu biliyorum...
İşte o mektup hissi gibi bir nevi.. yani onu yakalamak için... o an ne hissediyorsam onu yaşıyorum.. oyunsuz.. hilesiz.. çocukça... düşüncelerime & hislerime ket vuramıyorum.. tutmuyorum kendimi.. hayat bana böyle güzel geliyor.. arada üzülsem de napim diyorum.. geçer.. hala egolarımızdan sıyrıldığımızda daha mutlu olabileceğimizi düşünüyorum.. sapına kadar..
Kimbilir.. belki de yanlış.. kime neye göre yanlış o da bilinmez tabii.. ama tek bildiğim benim umudumun olduğu...
Bu yazıyı da aniden dinlemek içimden geldiği için Mavi Sakal ile sonlandırmak istiyorum... Başladım yürümeye bir de baktım yine baştayım...ironisi ile...
İyi (g)eceler size :)