Kursakta kalan küçük mutluluklar bütünü hayat...
Neden böyle dedim? Yazdıktan sonra bu soruyu kendime sormuş buldum kendimi.. kendimi buldum kendime sorarken.. işte cevap bu aslında...
Bu cümleyi belki de 30-40 sene önce yaşıyor ve yazıyor olsaydım, sanırsam başka şekilde kurardım. Sanırsam demeyeyim direk böyle kurmazdım diyeyim... Netlik seven benim gibi bir insan için "sanırsam" kelimesi eğreti kaldı cümlenin içinde...
"Tüketimitüketmeninkelimeoyunu" içinde son kullanma tarihi geçmiş ufak mutluluklar yaşıyorum(z)... Yine Oğuz Atay tarzı ile... "sonkullanmatarihigeçmişaşklar" da buna dahil... Yaşamaya başladığımda, o her ne ise, işte o mutluluğun üzerinde aslında yazıyor ne kadar süre içinde tüketilmesi gerektiği...
Bazısı yıl ya da aylar sonra olabilirken, bazısı sadece 15 günlük oluyor.. hatta bazen günlük... O kadar çabuk tüketiyoruz ki... insan olduğumuzu unuturcasına...
Vahşice... ve acımasızca...
Hayat böyle geçip gidiyor ya işte ben en çok ona yanıyorum... kursak hissi ile... her duygunun üzerinde artık bir son kullanma tarihi var... vakti geçerse bozuyor mideyi... kalbi... beyni..
Eskiden herşey çok daha el değmemiş ve değerli ve ince ve kibar ve dürüst ve saf iken şimdi her şey çok mıncıklanmış ve değersiz ve kaba ve ikiyüzlü ve yapmacık...
İşte ben bu "eldeğmemişvedeğerliveincevekibarvedürüstvesaf"lıkta hissediyorum hala kendimi... Haliyle görüntülerim ile repliklerim uymuyor... Sendeliyorum... Başım dönüyor...
Kursağımda kalıyor hayat... ufak mutlulukları ile...
P.S. Bu yazıyı yazarken fonda Rachmaninoff Piano Concerto No. 3 çalıyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder