Gerçek
kişiler ve mekanlarla alakası yoktur.. Nitekim isim, mekan ve saat haricinde
zaman kullanılmamıştır..... ...........................................
Kadın
etiketi hala üzerinde duran, derin göğüs dekolteli kırmızı elbisesini
gardrobundan çıkardı. Dudağını bükerek aynada elbiseyi üzerine tutup akşamı
hayal etti. Bu akşam hayal ettiği o “an”ın hem çok uzak hem de çok yakınında
olduğunu düşünüp iç geçirdi.. Aslında abartılı da görünmek istemiyordu. Kendi gibi.. ama biraz daha özel görünmek idi
tek amacı.. Gözleri, iç çamaşırlarını
giyerken aynada kendinde olsa da aslında çok uzaklara seneler öncesindeki
anılarına gitmişti. Hiç bir zaman “an”ı yaşayamadığını düşündü..
Erkek,
önce tütün kokulu parfümünü, nizami el hareketleri ile vücudunun neredeyse
tümüne gelecek şekilde dağıtarak sıktı. Sigara içiyor olması ona bu alışkanlığı getirmişti
çünkü sigara içmeyen kadınların bu konudaki hassasiyetini iyi biliyordu. İç çamaşırını giyerken göbeğine doğru bakıp, biraz
kilo aldığını düşündü. Son zamanlarda kendine eskisi gibi iyi bakmadığını ve
lakin eskisi gibi dertsiz tasasız olamadığını
da düşündü. Ama “an”ı yaşamak üzerine
söz vermişti annesine... babasını çok
erken yaşta kaybettiğinde.. Sonrasında evin erkeği olmak gibi bir misyonu
olmamıştı, zaten baskın karakterli ablası buna hiç bir zaman müsaade etmezdi ki,
etmedi de ama hep “an”ı yaşamaya
çalışmıştı. Kot pantolonunu ve gömleğini
giydikten sonra saatini koluna takarken kendine aynada bir kez daha baktı. Çizgi
gibi olan gözlerini daha da kısıp, dudağına yapışmış tebessümle aynaya bakarken
gördüğü “Adam” hoşuna gitmişti. Bu akşam için içinde garip hisler vardı, ilk
kez karşı cinsle buluşmaya garip bir heyecanla gidiyordu. Alışık olmadığı bir
durum olduğu yüzüne yapışan tebessümden belli idi.
İstanbul’da
saatler 20.52’yi gösterirken, havada hafif bir serinlik vardı. Beyoğlu rüzgarla
beraber, dört bir yandan gelen farklı müziklerle ve bedenine işlemiş kalabalık
ile adeta sağdan sola salınıyordu. Yürürken bile insan sağa sola dans
edercesine, kimseye çarpmadan zigzag çizmek zorunda kalıyordu. Hava tam kararmamıştı.. Araftaydı.. Gece, önceden
haberdar edercesine, ıslık çalar gibi, rüzgarla beraber güne çökmek üzereydi..
Kadın,
giyinmeye başlarken hazırladığı votka toniği, makyaj yaparken yudumlamaya devam
ediyordu. Aç karnına içtiği ilk kadehin
hazzını düşünürken, iktisat dersindeki marjinal faydayı düşündü ve yine geçmişe
gidip keşke tek derdim İktisat Tarihi sınavı olsa şimdi dedi.. Üniversite’de
aşık olduğunu sandığı uzun adamı düşündü.. “Aşk”ın anlamını sadece karşılık
bulamamak sandığı ergen zamanlarmış diye geçirdi içinden. Büyük bir yudum aldı
içkisinden ve yasemin kokulu parfümünü, nizami el hareketleri ile vücudunda
gezdirdi. Her ne kadar teninin kokusu kendine yetse de, parfümün kadını daha
seksi gösterdiğini düşünüyordu. Telefonu eline aldı, taksi çağırdı ve aynada
kendisine son bir kez bakmadan kapıdan çıktı.
Adam
cüzdanını kontrol etti ve ayakkabılarını sildikten sonra, hazırlanırken içmeye
başladığı viskisini tek bir yudumla bitirdi ve son bir kez aynaya bakmadan
kapıyı kapattı, ama kilitlemedi.. Arasında hiç fark olmadığını düşündüğü icin
kapıyı kilitlemezdi. Merdivenlerden inerken taksi durağını aradı.. Durakta araba olmamasına rağmen, her zaman
arasını bu tip insanlarla iyi tutmasının sonucu olarak, duraktaki adam ona
merak etmemesini 2 dk sonra yoldan birini çevirip kapısının önüne göndereceğini
söylediğinde, yine o garip gülümseme suratına yapışmıştı.
Saatler
21.12 ‘yi gösterirken Beyoğlu’ndaki tek değişiklik insan sayısındaki artış idi.
2
taksinin aynı istikamete gitmekten başka hiçbir ortak özelliği yoktu. Kadın
arabaya bindiğinde, kendisini süzen ağır abiye kaşlarını çatıp Beyoğlu X
mekanına lütfen dediğinde, Adam da samimi bir gülüşle arka koltuğa oturup X
mekanına beni ne kadar zamanda götürürsün abi diye sormuştu.
Saatler
21.15’i gösteriyordu. Taksilerin saatleri arasında 1 dakika fark vardı..
Kadın,
arabaya bindiğinde kendince kibarlık yaparak, kendisinin radyodaki maçın
sesinden rahatsız olacağını düşünerek kısan taksi şoförüne “önemli değil kalsın”
dedi. Yok abla önemli değil dedi. Kadın ısrar etti, ben de ilgilenirim futbolla
bırak açık kalsın gidene kadar dinlerim dedi. Bunu fırsat bilen şoför hangi takımı tuttuğunu
sordu. Memleketimde futbolun her kapıyı açtığı gibi, tanımadığın biri ile aynı
takımdan olmak, yıllardır tanışıyormuş havasına sokarak karşındakine her konuda
yardımcı olmayı getiriyordu. Galatasaraylı olduğunu duyunca, abla ben seni şu
yoldan götüreyim, trafiğe sokmayayım, yazık vakit de kaybetme, para da dedi. Kadın, erkekleri şaşırtmak ne kadar da kolay
diye düşündü tekrar..
Adam,
taksi şoförü İstanbul’un ne kadar kalabalıklaştığından, insanların
vicdansızlığından konuşurken elinde telefonu ile oynuyordu. Aslında taksi
şoförünü dinlemiyordu bile. Sadece –mış gibi yapıyordu.. dinliyor..muş.. gibi..
“Kadın”dan herhangi bir mesaj var mı
diye baktı.. yoktu.. demek ki sorun da yoktu.. diye sevindi içinden.. Gideceği X
mekanına yaklaştığında, garip bir şekilde sanki hiç bilmediği bir şehirdeymiş
gibi hissetti kendini.
İstanbul’da
saatler 21.30’u gösterirken, Beyoğlu’nda hareketlilik artıyordu...
Kadın
saatine bakarak X adlı bara girdi ve arka tarafa doğru yürürken kendisine bakan
iki kısık gözü görünce dudağını bükerek, Adam’ı gördüğünü belirtircesine kaşını
kaldırdı.. Derin bir nefes alarak yanına doğru ilerlerken etrafına da bakınmayı
unutmadı. Kimseyi görmek ve Adamla görünmek istemiyordu.
Elini
Adam’ın omzuna doğru uzatıp yanağını öptüğünde, içinde daha önce sadece bir
kere hissettiği o garip kayganlığı hissetti. Ama derecesi çok daha yüksek idi..
Tütün kokusu ile karışmış bu his Kadın’ın hoşuna gitti.
Erkek
kabalık etmemek için kadının dekoltesine bakmadı ama uzaktan Kadını ilk
gördüğünde seneler öncesinde yine onu ilk kez gördüğü hissi duydu.. Garip..
lik... iç gıcıklanması...
İlk
buluşmaları olmasına rağmen ikisi de kendinden çok emindi. Günlük konuşmalar.. iş yakınmaları...
yurtdışında kalmayarak ne de çok hata ettikleri... (ikisi de eğitimlerinin bir
kısmında Avrupa’nın farklı şehirlerinde bulunmuşlardı) aileler vs... Akraba konularına girmediler ama..
Kadın
votka söylemişti yine.. Erkek de viski.. Erkek için tek eksik sigara idi.. bir
süre daha muhabbetlerine devam ettikten sonra Kadın dışarıdaki masada
oturabileceklerini söyledi. Gözlerinden anlamıştı Kadın.. Erkek gülümsedi
sadece teşekkür mahiyetinde..
2.
içkilerini alıp masaya geçtiklerinde, sanki kendileri haricindeki mekan
kaybolmuş gibiydi. Zaman durmuş ve kelimeleri havada asılı kalıyormuş gibiydi..
el yordamı ile bulup cümle içinde gerekli yerlere koyarak eğleniyorlardı.. İlk
defa buluşuyorlardı, çünkü bu ilk buluşmaları idi... ama on beş yıldır tanıyorlardı
birbirlerini.. yanlış zamanda yanlış insanlarla oldukları zamanlarda ikisi de
birbirini düşünürken, ikisi de birbirini düşündüğünü bilmiyordu... resime
dışarıdan bakınca ne de güzeldi aslında..
Hep
o “an”da kalmak istiyordu ikisi de... bunun farkında olarak... fanusun dışına
çıkınca resmin çok farklı olacağını biliyorlardı.. ama o “an” çok başkaydı.. belki
de konuştukları çok manalı değildi, günlük sıradan konuşmalardı ama gözlerin
arkasındaki düşünceleri ikisi de ezbere biliyordu, sadece söylemiyorlardı. Bu gizli
oyun ikisini de oldukça mutlu ediyordu aslında, sadece bunun ne kadar devam
edeceğini kestiremiyorlardı. Daha doğrusu kaç dakika ya da saat daha...
Nedense
birden (aslında hep bi-polar bir duruşu vardı hayatta) Erkek haydi gidelim
burdan dedi.. Kadın kısa süreli bir tereddütle baktıktan sonra tamam dedi,
hesabı ödeyip kalktılar..
Nereye
dedi Kadın.. Adam ne farkeder ki dedi.. Sessizce yürümeye
başladılar.. Adam elini tutmak istedi ama yapmadı.. Kadınsa omzunu yaslamak
istemişti sadece ama yapamadı.. Yanyana yürüken yanındakinin yüzüne bakmaya
çalışmak ne zor diye düşündü kadın.. Halbuki sadece gözleriydi görmek istediği
şu an.. Adamsa kadını çekip kendi vücuduna sarmak istedi basitçe.. ama yapamadı
(lar).. ne Kadın onun gözünün içine baktı ne de Adam onu göğsüne sarmaladı..
Sırf
bir an önce gitmiş olmak için, Adam en yakındaki sevdiği mekana doğru yöneldi.
Viskiye ihtiyacı vardı. Yoldayken Kadını umursamadan iki tane de sigara
içmişti.. Uyuşturucu olsa çok daha iyi gelirdi belki dedi ama bırakalı çok
olmuştu..
Adam
kapının hemen girişindeki barmene selam vererek siparişleri geçerken akşamın
çok da iyi bir noktaya doğru gitmediğini biliyordu. Ama bu “ilk buluşma” onda
hep özlemini çektiği bir hissi yaşatmıştı, bu akşamı hiçbir şeyin bozmasına
izin veremezdi.
Resim
dışarıdan böyle görünürken, içeride olan ise aslında şöyleydi :
Kadın
ile Adam on beş yıldır tanışıyorlardı ve ilk görüşte birbirlerine aşık olmuşlardı
klişe tabirle.. (bazen klişeleri
kullanmak iyidir, hissiyatı daha güzel verir)
Ama
hiç söylememişlerdi.. söyleyebilecekleri bir ortam hiç olmamıştı. Sonrasında ise
farklı ilişkilerde yansımalarını aramışlardı ama hiç bir zaman mutlu
olamamışlardı. Olduklarını sanmışlar, mutlu mutsuzu oynamışlardı.. Tesadüfen karşılaştıklarında ikisi için de
zaten artık çok geçti.. dostça birer kadeh içelim demişlerdi ama akşam alkolün
derecesi kaçınca karşılıklı itiraf seansına geçilmişti..
Sonrasında
sadece “bir kere” sanki ilk buluşma gibi “dışarı çıkalım” diye sözleşmişlerdi
ve o akşam bu akşamdı.. Her ikisi de ilk
kez buluşuyormuş gibi yaparak hazırlanıp çıkmışlardı. Gece sona ererken
sözlerinden çıktıkları tek durum uzunca birbirlerine sarılmaları olmuştu...
Kadın Adamın omzuna dayanmış, tütün kokulu parfümünü içine son kez çekmiş ve gözlerine
bakmamak için ayakkabılarının kenarındaki çiziklere bakıyordu. Adamsa kadının
elini tutmuş, gözünü ilerideki sarhoşlara dikmişti.. Birbirlerine bakmadan ama
bakışlarından çok daha fazlasını anlatarak, ortak noktaları sadece çıkış noktaları olan sarı renkli iki ayrı taksiye binmişlerdi. Taksinin içinde yine saçma ve
farklı muhabbetlere dalmışlar ama aslında hala aynı rüyalardalardı...
İstanbul’da
saatler 03.38 idi.. zaman nasıl geçmişti kimse bilmiyordu.. Beyoğlu’ndaki tek
değişiklik insan sayısındaki azalış idi...