Her yolculuğumda derin düşünceler sarar beni... Yola çıkmanın, hele de yalnızsan eğer, kendi özünde bir hesaplaşma problematiği oluyor... kendi içinde yani... ve sorna dışına da yansıyor tabi... uzun ve düşünceli bakışlar... kafadan geçen bir sürü anlamlı anlamsız düşünceler...her seferinde yapılan ve uygulanmayan planlar... "Nerden gelip nereye gidiyorsun ey yolcu" sendromu diyorum ben buna:) Biraz uzun bir sendrom ismi oldu ama ben kendim bizzat hayatı komplike hale getirmeyi sevdiğim için, keşfettiğim sendromum da böyle olsun bırakın!
Küçüklüğümden beri Türkiye'de ve Avrupa'da birçok yere seyahat ettim ve hala da sıklıkla ediyorum. Farkettim ki, arada aynı yerlere gitsen de yolculuk nedense sıradanlaşmıyor hiç. Belki de sadece bana öyle geliyor. Ama misal her Fransa'ya gidişim farklı duygular uyandırmıştır. Bu Ankara için de geçerli. Tamam hepimiz Ankara'nın İstanbul'a dönüşünü seviyoruz ama yine de giderken garip ama farklı bir düşünceler hortumuna dalıp savruluyorum ben. dedim ya belki de bende bir gariplik var. Aslında ben melankoliyi seviyorum :) Yolculuklarda da eğer ki yalnızsan hep bir melankoli vardır bence. Biraz hayatına dışardan bakma durumu yaratıyor, çünkü o vasıtada belli bir süre içinde olmak zorundasın, her ne kadar yola çıkmayı sen istemiş olsan da yolculuk kısmı biraz da zorunluluktur özünde. Asıl istenen gittiğin yer ya da gideceğin kişidir.. Arası sadece bir zorunluluk, bir geçiş... İşte o geçişte kendi kendime kaldığımda, birden melankoli basar bana.. Puslu bakışlar yapışır suratıma... Nedenli niçinli sorular sömürmeye başlar beynimi...Yaşanmışlıklardan arda kalanlar gelir aklıma.. vs vs...
İşin garip yanı da nedir aslında biliyor musunuz, yol bittiğinde kavuşulmak istenen yere ya da kişiye ulaşıldığında, bu melankoliyi sanki hiç yaşamamış gibi hayatı bıraktığın yerden devralırsın. Bir sonraki yolculuğa kadar...
İnsanoğlu garip yahu... ya da ben sadece :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder