5 Eylül 2010 Pazar

Kelimeler...im..iz...

Küçüklüğümden beri yazmayı çok severim. Küçük not kağıtlarına, defterin ortalarında gizli kalacak bir sayfaya, kitapların kenarlarına, oraya, buraya...

Şiirler yazdım lise ve üniversite hayatımda, bazı dergilerde yayımlandı ama başladığım hiçbir hikayeyi bitiremedim. Maymun iştahlı bir şekilde hikayalerin sonuna doğru sıkılıp yenilerine başladım. Her seferinde de evet bu iyi gidiyor dedim ama sonra hep yanıldım. Acaba 3er sayfalık hikayeler kitabı çıkarsam tutar mıydı o zamanlar diye de düşünmüyor değilim:)

Şimdi ise artık hiç yazamıyorum. Karalayayım diye arada sırada alıyorum elime kalemi, aklıma düşenleri düzyazı olarak yanyana bile koyamıyorum. Özenle yerleştirdiğim kelimelerim artık bana uzaklar... Ne acı... İnsan yazmayınca da çok köreliyormuş. Bunu da öğrenmiş oldum.

Neyse... Çok şükür güzel yazan insanlar var dünyanın dört bir tarafında da gıpta ederek de olsa uzaklaşıp gidebiliyoruz sayelerinde.
İşte öyle bir kitap Nedim Gürsel'in Boğazkesen'i... Aldım elime tekrar bir solukta okudum yine..
Şiddetle tavsiye edilir..
Güzel yazanlara kadeh kaldırıyorum :)
Sevgiler...
EcE

Tik Tak...

Saatimi sevmiyorum
Saatimi sevmiyorum

E o da beni sevmiyor
Evet hem de hiç sevmiyor

Zaman mı bizim içimizden
Biz mi zamanın içinden

Yanlış mı yaşatıyor zamanı?
Yaşatıyor mu yanlış zamanı?

Saatimi sevmiyorum
O da beni sevmiyor..

E o zaman değiştirmek gerek...

EcE

Seneler öncesinin Mayıs ayının 27sinde yazılmış ...

Hakkımda

Fotoğrafım
55...Hayalperest...Invisible hand'e inanmayan bir İktisatçı...Pinponcu... Sarı... Kırmızı... Arada da çelişki duvarına işiyor...