16 Şubat 2012 Perşembe

Çok acayip...

Yazıma başlamadan çok acayip, çok başka ve çok saçma konulardan bahsedeceğimden adım gibi emin(d)im. Çünkü şu ara hayatım çok acayip, çok başka ve çok saçma... Bir ayna olayım da girizgâhıma karşıdan kendime bakarak başlayayım dedim.... 

Önce bir albüm aldım...

30 Aralık... Yahya Dai... Ümit Var Mavi... 

Daha önce yazılarımdan birinde bahsetmiştim ama okumayanlar için tekrar edeyim. Eski mesai arkadaşımın eşidir kendileri. Son zamanlarda özellikle Alt adlı bir mekanda oluyor konserleri. Ona da gittim Ocak ayında.. Keyifli.. Mekan da hiç sıkmıyor insanı.. Kimse üst/üste değil.. Sigara içilmiyor.. Bira ucuz :D Eski arkadaşlarla da karşılaşılıyor arada, hani öyle bir etkisi de var yani..:)

 
Derken bir filme gittim... 

16 Ocak... Zenne... Hayatta insanların yaşadığı ne zorluklar varmış diye düşündüren bir film... İnsan olmanın çok başka olması ve gün geçtikçe, teknoloji geliştikçe, iş dünyasındakiler metamorfoza uğrayıp da yaratıklaştıkça ve garipsediğimiz bir sürü insanla karşılaştıkça... uzaklaştığımız... "Öteki"ni anlamaya tahammül edemediğimiz.. Dinlemediğimiz ama dinliyor gibi yaptığımız... insanlar... başkaları... başkalaşanlar... garipsemeler... Ve de aşkta saçmalamalar...

Sonra bir konsere gittim...

27 Ocak... Büyük Ev Ablukada.. Yapılan işten zevk alma durumuna şahit olma hali.. Keşke bu grubu tanıştırdığım kişi ile konseri seyretseydim dediğim ama yine de çok sevdiğim 55 tayfası ile seyrettiğim konser... Alkolle birleşince iyice hazza dönüşmeler ve tayfa da sağlam içince tabii kopmalar.... 

Derken bir oyuna bilet aldım... 

7 Şubat... Pragma... Seri katilleri anlama içgüdüsü... Asıl dram işlenen suç değil, suçu işlemeye giden yoldur mantığı... Dünyanın en ünlü beş seri katilinin düşüncelerini, inançlarını, hesaplaşmalarını anlatan oyunu Buğra Gülsoy yazmış, yine kendisi yönetiyor. Buğra'yı kızlar (bana söylendiği üzere) dizilerden tanırlar(mış) ama malum baksınlar hatunlar oyunu bir araştırsınlar... Belki dizi izlemekten ibaret olan hayatlarına birşey katar bazı kadınlar... 

Sonrasında aklıma esti bir ülkeye gittim... bilmediğim...

8 Şubat... Rusya...  Soğuk... Kanka... Vodka... 
Moskova ve Saint Petersburg... Eski arkadaşlar... Eğlence.. Gezmece.. Müze.. Dostoyevski'nin Evi... Kasvetli oda beni kitaplarına götürdü.. neden ve nasıl yazdığına.. Üniversitede okuduğum kitaplarındaki satırlara... Anlamak üzerine...

Ve dönüş... -24'ten +5'e.... Algıda sapmaca :)

Ve adaptasyon....

Zor... 

İnsanları anlamak üzerine hepsi edinilmiş deneyimler... Başkalarını anlamak üzerine... 

Ben anlamaya çalışıyorum.. 

Ama benim neyi neden yaptığımı da anlamayan insanlar için söylüyorum : 

İzleyin...
Dinleyin...
Görün...
Gidin... 

Pişman olmazsınız...

Çünkü ben yine olsa yine izlerim.. yine dinlerim...yine görürüm ve yine giderim...   

Siz olmasanız da...

Anlamak için... 

Ve son İstanbul'a dönerken uçakta seyrettiğim "İncir Reçeli" adlı filmden bir müzik ile bitireyim yazıyı... 
(biraz arabesk gelse de bana müzik, film içinde direk içime işledi sözler... ) 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hakkımda

Fotoğrafım
55...Hayalperest...Invisible hand'e inanmayan bir İktisatçı...Pinponcu... Sarı... Kırmızı... Arada da çelişki duvarına işiyor...