Meral Okay, vefat eden eşinin ardından bir yazı yazmış; şimdi kendi vefatının haberini gazetede okurken, haberin altında eşine zamanında yazdığı yazıyı okudum... Yazıyı okuma zamanlamam ironik tabii...
İliklerime kadar duygulandım...
Ne güzel...
Zamanımızda bu kadar güzel ve yoğun yaşanan aşklar olmadığı için de kendi halime/halimize yandım.. Gerçek "o" ile karşılaştığında bile ve aşka sonuna kadar inandığında dahi yaşanan korkular, sorgulamalar, kaçmalar, gurur oyunları... vs vs... aklınıza ne gelirse... ne kadar saçma.. göçüp gidiyorsun işte.. bir gün birdenbire "yok"sun... ve herşeyden yoksun bir şekilde... e ne kalıyor elde avuçta... koca bir hiç.. yaşadıkların yanına kâr ama onları da içinden geldiğince yaşayamadıktan sonra ne değişir ki...
İşte o yazdığı yazının son paragrafı... Söylediği gibi yaralarıyla mutlu olmaya daha yatkın bir kültürün içinde yaşıyoruz; ben gerçekten de bu mantalite içindeki insanlardan boğulduğumu hissediyorum... Tanıdığım tanımadığım tüm korkaklara gelsin bu yazı(m)...
.............
Biz birçok defa sabah uyanıp birlikte gün doğumunu seyreder, ne bileyim çingene vapuruna binip sabah erken Boğaz’ı turlardık. Bugün eksik olan ne? Bu topraklarda aşk ve mutluluk kutsanmaz, ayrılık ve acı kutsanmıştır... Birlikteliklerdeki tutku kutsanmaz da, ayrılıklardaki tutku kutsanır hep... Yaralarıyla mutlu olmaya daha yatkın bir kültüre sahibiz biz..
EcE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder