8 Mart 2012 Perşembe

Der-Ece-Lendirme Kurumu


Efendim günün önemi ile ilgili bir girizgâh yapacağım ama konuyu sonra yine saptıracağım, algıda sapıtma yaşatacağım size (büyük vaatlerle gelmiyorum baştan söyleyeyim).. Bugün Dünya Kadınlar Günü...  Tüm dünya emekçi kadınlarının kutladığı uluslararası bir gün... (ümüz) ... Kutlu olsun...

Hikayesi ise şöyle : 

8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başlar; ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verir. 1910 yılının Ağustos ayında Kopenhag'da 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında, Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılması önerisini getirir ve öneri oybirliğiyle kabul edilir.*

Onurlu bir mücadele ile başlayan ve sonrasında her yıl kutlanan kadınlar gününde türlü türlü yazılar yayınlanır, ünlülerle ropörtajlar yapılır, sosyal medyada kutlama mesajları, aman keşke tek gün değil her gün kutlansa geyikleri yapılır, kimilerine çiçekler gönderilir, partiler sokaklarda çiçekler dağıtır vs vs ile 24 saat geçer... Karşı cins (yani bana göre karşı) sadece 24 saat mola verdikleri mesailerine (ki vermeyenler de bir o kadar çok aslında) her zaman yaptıkları tavırlara/şiddete/kötülüklere/ayıplara vs vs kaldıkları yerden devam ederler... 

Biz kadınların ise bu mesailer karşısında tek yapabildiği şey içinden sövmek/kızmak ya da etrafındaki kişilerden yardım istemek (ki bu oran da Türkiye genelinde ciddi olarak çok az) ya da birilerine anlatmak!!!

İşin içler acısı istatistiklerine girmeyeceğim çünkü çok acı...  Bu duruma karşılık şanslı bir yüzdede bulunmama rağmen konuyu biraz saptırıp ironi ile ufak bir gözleme çevireyim :

Düşündüm dedim ki benim erkeklere bu içten kızma/sövme durumlarında yakıştırdığım kelimeler ne acaba... ve direk aklıma şu üç güzel kelime geldi : 

1 numara : Öküz

Bu tip yaşadıklarımda ana replik şu noktaya varıyor : 
- Ben ESER, Ece ESER 
- Öküz ben de, bildiğin öküz
şeklinde ama öküzlük çoktan bitmiş bir eylem olarak karşıma çıktığı için zaten öküzün öküzlükleri ile tanışmış olan ben memnun oldum deyip, sonrasında sineye çekme hareketimi tamamlayıp, arkadaşlarıma derecelendirmesini yaparak anlatıyorum veee kendi kabuğuma çekiliyorum :)))


2 numara: Şerrreffsiz (sessiz harflere bolca vurgu yapılarak)

Bu derecesi genelde münasebet bitmiş ya da bitmesine sebep olan olayın, belli bir süre sonrasında, biraz geç idrak edilmesi veya öğrenilmesi aşamasında kullanılır:) Sessiz harfler iyice vurgulanmalıdır ki yüksek voltajda sinir patlaması yaşanabilsin...

"Bak şerefsize demek öyle yapmış" repliği genelde arkadaşlarla beraberken yanında alkol olduğunda destekli fırlayan nacizane bir kelimeler bütünüdür:)


3 numara hayvannnn (bir nevi genelleme yaparak)  

Bu derecesi ise daha ziyade yaşanılan bir sürü kötü mesailerden, hödüklüklerden, üstüste gelen abidik gubidik olaylardan ya da tavırlardan; yani efendim nasıl oluyor da  yapıyor siz erkegler (MetÜst:),  işte terkedilmelerden, aldatılmalardan, öküzlüklerden, şerefsizliklerden, eşşooğlueşşekliklerden ve akla gelen bilimum tipsiz ve garip yaratıklardan vesaireden sonra cümle içindeki yerini bulur ve de tabii ki genel bir cins ismi kullanılarak öfke kusulur...  

Burda kadın cinsi, karşı cinsin hepsini aynı kefeye, kategoriye doldurmak istediğinden; işte dedim ya bir sürü olay üstüste gelince: "amaaaaaan hepsi aynı şekerim, bildiğin hayvan işte" cümleleri ile süsleyerek çevresindeki arkadaşlarına bir nevi "tecrübeliyim ben bebeğim, sen daha gençsin, anlamazsın, hepsi aynı zaten boşuna üzülme alışırsın" teselli çabası ile son bulur :) 


Haaa bu kadınlar söver, sayar ve sonra ders alır mı ?

Bir sonraki "öküz/şerefsiz/hayvan"a kadar söylenir dururlar... O zamana kadar tekrarlanan dersler sınav heyecanı ile unutulur, kalp çarpıntıları ile rafa kaldırılır... Haa yine ne zamana kadar.. Tabii ki bir sonraki öküzlüğe.. bir sonraki şerefsizliğe ve bir sonraki hayvanlığa kadar...  :P

P.S. : Bu son yazılanların gerçek kişi ya da olaylarla ilgisi yoktur, sadece hayal ürünüdür.. aman kimse üstüne alınmasın... sonra vay ben duymadım vay ben miyim yoksa ama haberim de yoktu demesin :D

Ee bugün bizim günümüz dilediğimiz söyleme hakkına sahibiz ne de olsa :))) Ama bana hergün 8 Mart sanki :D 

İçimden de olsa :P

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hakkımda

Fotoğrafım
55...Hayalperest...Invisible hand'e inanmayan bir İktisatçı...Pinponcu... Sarı... Kırmızı... Arada da çelişki duvarına işiyor...